Çağımızda insanlarla ilişkilerimiz çok çeşitli nedenlerin ve etkilerin altındadır. Dolayısıyla sosyal yaşamı ve içindeki problemleri incelememiz tek yönlü olmaz. Bir problemi çeşitli yönleri ile ele almak ve çözmek zorundayız. Öğrenciye bu alışkanlığı kazandırmak için problemleri bütün olarak ele alıp çözüm yollarını araştırmasını sağlamalıyız. Bunu da konuları teker teker ele almak yerine problemleri bir bütün olarak ele alarak yapabiliriz.
İlköğretim çağında çocuk, günlük yaşamda karşılaştığı sorunları bir bütünlük içinde çözmeye çalışır. Değişik olguların, olayların sorun üzerindeki etkilerini görür ve çok boyutlu düşünmeye başlar. Çocuğun, olayların farklı boyutlarını görmesi açısından sosyal bilgiler öğrenciye bir bütünlük içinde sunulmalıdır. Çünkü insan her türlü olguyu parça parça değil, bir bütün içinde görür ve daha kolay öğrenip anlar. Dolayısıyla özellikle ilköğretimde çocuk toplumsallaştırılırken, aslında farklı farklı bilim dallarına ilişkin ilke ve genellemeler ayrı bir ders olarak değil onların ortak noktalan bulunup birleştirilerek sunulmalıdır. Gerçek parça parça değil, tersine bir bütündür. Bütünü görüp anlamak ve ona uygun yaşamak daha kolaydır. Bu ilke çocuğun gelişim ve öğrenme ilkelerine de uygun düşer. Çocuğun yaşamı anlaması, karşılaştığı sorunları, elde ettiği bilgi, beceri ve duyguları benzer olgu ve olayların çözümünde kullanabilmesi bir başka deyişle, bilgiyi transfer edebilmesi için toplumsal olgu ve olaylar bir bütünlük içinde ele alınmalıdır. Eğer toplumsal olgular, parça parça ele alınıp öğrenciye sunulursa, elde ettiği bilgi, beceri ve duyuşları yeni durumlara transfer etmede başarılı olmayabilir. Öğrenciler sosyal sorunların karmaşıklığını algılayarak, sorunları tek bir disiplinle açıklamak yerine, çok yönlü açıklama yolunu seçerler. Toplum içindeki seçkin yurttaş rolüne çok yönlü olarak hazırlanabilirler.
Bilim ve Sanat Merkezindeki etkinliklerde; güncel olaylarla konular arasında bağlantı kurulmasına özen gösterilir. Özellikle belirli günlerin, zaferlerin veya Türk inkılâplarıyla ilgili bir olayın yıl dönümü vb. günlerde gazete ve dergilerde çıkan yazılar ve resimlerle öğrencilerin konuya dikkatleri çekilir. Ayrıca, konular işlenirken öğrencilerin yaşanan çeşitli doğal ve toplumsal olaylarla ders konuları arasında bağlantı kurabilmeleri sağlanmaya çalışılır. Konuların somutlaştırılmasında tarihî tablolar, kartpostallar, resimler ve filmlerden yararlanılır. Konuların özelliklerine göre haritalardan ve atlaslardan yararlanılır. Hatta bunlar öğretmenin rehberliğinde öğrenciler tarafından yapılır.Öğrencilerin çalışma ortamları yalnız derslikler değil; ev, okul, kitaplıklar, müzeler, sergiler vb. yerlerdir. Etkinliklerde canlı ve cansız kaynaklardan, gezi ve gözlemlerden yararlanılır. Ayrıca, konuların özelliğine göre gerektiğinde araştırma, örnek olay, gösterip yaptırma, gözlem ve rol yapma teknikleri kullanılarak öğrencilerin etkinliklere katılımı sağlanır.Tarihle ilgili konular işlenirken olayların akışından çok neden ve sonuçları günümüze yansımaları üzerinde durulur.Etkiliklerde öğrencilere, yurdumuzun doğal kaynaklarının sınırsız olmadığı ve tükenebileceği, bunlardan gelecek nesillerin de yararlanacağı, dolayısıyla doğal kaynakların korunması ve verimli kullanılması gerektiği düşüncesi kazandırılmaya çalışılır.
Sosyal Bilgiler Birimi: Bilim etkinlikleri kapsamında sosyal bilimler alanında özel ilgi ve yeteneği olduğu belirlenen öğrencilerin yeteneklerinin bilincinde olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlayacak etkinliklerin yapıldığı bir birimdir. Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye yaklaşık sekiz yüz yıl önce ettiği nasihatin Sosyal Bilgiler dersinde bir düstur olarak kullanmanın yerinde olduğunu düşünmekteyiz. Aşağıda Şey Edebali’nin Osmangazi’ye nasihatinin son bölümünde dersimizin amaç ve hedeflerini görmek mümkündür.
ŞEYH EDEBALİ’DEN OSMAN GAZİ’YE NASİHAT
Kişinin gücü, günün birinde tükenir ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!... Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!...Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.
Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.